-
1 حجر
IحَجَّرَsertleştirmekAnlamı: sert bir duruma getirmekIIحَجَر1. yapı taşıAnlamı: yepılarda kullanılan taş2. taşحَجِرkaskatıAnlamı: çok katıIVحِجْر1. tabuAnlamı: yasaklanarak korunan2. dalaletAnlamı: sapınç, sapkınlık3. memnuAnlamı: yasaklanmış, yasak4. gayrimeşruAnlamı: usulsüz, yolsuz, yasaya aykırı5. günah6. cürümAnlamı: suç, yanlışlık, kusur veya hatadan doğan durum7. bağırAnlamı: göğüs -
2 متحجر
-
3 محجر
-
4 مستحفر
-
5 بالغ
Iبالَغَ1. obartmakAnlamı: abartmak2. abartmakAnlamı: bir şeyi olduğundan büyük veya çok göstererek anlatmak, mübalağalı etmekIIبالِغ1. anaç2. berkAnlamı: sert, katı, sağlam3. kızışıkAnlamı: kızışmış olan, şiddetli4. yetişmişAnlamı: gereken niteliğe yetişmiş5. fasih6. erinAnlamı: döl verebilen, baliğ7. zomAnlamı: olgun olan kimse8. iveğenAnlamı: çabuk ilerleyen9. akutAnlamı: ilerlemiş, âcil ve hâd (hastalık)10. erişkin11. sertAnlamı: pek, katı, yumuşak karşıtı12. zorluAnlamı: güçlü, kuvvetli, şiddetli olan13. yetişkinAnlamı: yetişmiş, olgunlaşmış -
6 شديد
شَدِيد1. azılıAnlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan2. kızışıkAnlamı: kızışmış olan, şiddetli3. kuvvetliAnlamı: gücü çok olan4. berkAnlamı: sert, katı, sağlam5. kalpsizAnlamı: katı yürekli6. güçlüAnlamı: gücü olan7. metanetliAnlamı: dayanıklı, metin8. şiddetliAnlamı: zorlu, sert9. zorluAnlamı: güçlü, kuvvetli, şiddetli olan10. dinçAnlamı: gücü ve sağlık durumu yerinde, zinde, tendürüst -
7 ظلام
Iظَلَام1. karanlıkAnlamı: ışık olmama durumu2. zifirAnlamı: karanlık, ışığı olmayan durumu3. loşlukAnlamı: loş olma durumu4. karartıAnlamı: karaltı5. kapkaranlıkAnlamı: çok karanlık6. karaltıAnlamı: hafif karalık, leke7. kapanıkAnlamı: kapanmış8. zulmetAnlamı: karanlıkIIظَلَّام1. katıAnlamı: merhametsiz, zalim2. müstebitAnlamı: zorba, despot3. azılıAnlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan4. adaletsiz5. zalimAnlamı: acımasız ve haksız davranan -
8 قوي
Iقَوِيَ1. güçlenmekAnlamı: güçlü duruma gelmek2. kuvvetlenmekAnlamı: güç kazanmak3. sağlamlaşmakAnlamı: sağlam duruma gelmekIIقَوِيّ1. kuntAnlamı: ağır, kalın, dayanıklı ve sağlam2. takatliAnlamı: dayanıklı3. kızışıkAnlamı: kızışmış olan, şiddetli4. kuvvetliAnlamı: gücü çok olan5. berkAnlamı: sert, katı, sağlam6. azılıAnlamı: azgın, gözü bir şeyden yılmayan7. güçlüAnlamı: gücü olan8. kudretliAnlamı: güçü olan, güçlü9. metînAnlamı: sağlam, dayanıklı10. metanetliAnlamı: dayanıklı, metin11. sağlamAnlamı: dayanıklı12. zorluAnlamı: güçlü, kuvvetli, şiddetli olan13. yavuzAnlamı: güçlü, çetin14. diriAnlamı: güçlü, zinde15. acarAnlamı: güçlü, becerikli, çevik ve enerjik bir kimse
См. также в других словарях:
katı — 1. sf. 1) Sert, yumuşak karşıtı Bu hâl, onu ilk defa giyilen katı gömlek gibi sıkıyordu. F. R. Atay 2) mec. Hoşgörüsüz, acımasız, merhametsiz, zalim Katı yürekli. Katı davranış. 3) mec. Düşünce ve davranışlarında belli ilkelere sıkı sıkıya bağlı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
AHŞİŞAN — Çok katı, pek huşunetli … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
SUMSUM — Çok katı olan … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
mıggıdık — çok katı, biraz sulandırılması lazım … Beypazari ağzindan sözcükler
tıkız — sf. 1) Tıknaz İkisi de tıkız ve aynı boyda. H. Taner 2) Çok sıkıştırılmaktan veya çok sıkı doldurulmaktan katılaşmış, sıkı Bu yastık pek tıkız olmuş. 3) Yoğunluğu çok, katı Tıkız hamur … Çağatay Osmanlı Sözlük
taş gibi — 1) çok sert, çok katı 2) çok sağlam 3) hareketsiz Ben olduğum yerde taş gibi donup kaldım. R. N. Güntekin 4) vücudu diri, taze (kadın) … Çağatay Osmanlı Sözlük
kaskatı — sf. 1) Çok katı Kaskatı vücudumla kalakaldım. 2) zf. Kıpırdamaksızın, hareketsiz veya donmuş olarak Evin önünde kaskatı duruyordu. 3) mec. Acımasız, hoşgörüsüz Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller kaskatı kesilmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
DEMEKMEK — Katı, şedid. * Çok kuvvetli kimse … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
MERÎD — Katı, yoğun. Güçlü, kuvvetli kimse. * Süt içinde ıslatılıp yumuşatılan hurma. * Baş kaldıran. Sadece fesadlık çıkaran. İnatçı. Şerli. Haddini aşmakta, azgınlıkta ve günahkârlıkta çok ileri gitmiş olan … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
SIHTİT — Katı, şiddetli, şedid. * Çok yükselen toz. * Katıksız kavut denilen kavrulmuş un … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
kat — 1. is. 1) Bir yapıda iki döşeme arasında yer alan daire veya odaların bütünü Yemekten sonra evin üst katında, ocaklı bir odaya çıktık. S. F. Abasıyanık 2) Bir yüzey üzerine az veya çok kalın bir biçimde, düzgün olarak yayılmış bulunan şey Bir kat … Çağatay Osmanlı Sözlük